Bu yıl, Türkiye ile Rusya arasındaki diplomatik ilişkilerin 105. yılı; tarihsel bir ana tanıklık ediyoruz. İki ülke arasındaki ilişkiler, coğrafyalarındaki zorlu dinamikler, tarihsel çekişmeler ve ekonomik işbirlikleri sayesinde pek çok evreye girdi. Geçmişten günümüze değişen bu ilişkiler, bugün hem iki ülke için hem de uluslararası toplum için önemli bir denge unsuru haline gelmiş durumda. Özellikle son yıllarda yaşanan gelişmeler, bu ilişkilerin ne denli karmaşık ve dinamik olduğunu gözler önüne seriyor.
Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin tarihi, 1918 yılında, Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküş dönemine dayanıyor. Bu tarihte, iki ülke diplomatik ilişkiler kurarak, bölgedeki siyasi ve askeri dengeleri etkileyen bir sürecin ilk adımını attı. O tarihten bu yana birçok iniş çıkış yaşandı; ancak her defasında iki ülke arasında yeniden bir denge arayışı içerisinde olundu. Türkiye’nin Batı ile olan ilişkileri ve Rusya’nın Avrasya’daki etki alanı, zaman zaman çatışmalara yol açsa da, bu iki ülke arasındaki diplomasi her zaman sürdü. Özellikle Sovyetler Birliği'nin yıkılmasından sonra, Türkiye'nin Rusya ile olan ilişkileri yeni bir boyut kazandı ve her iki ülke de ekonomik alanlarda daha sıkı işbirlikleri geliştirdi.
Tarım, enerji, turizm gibi birçok alanda somut adımlar atan Türkiye ve Rusya, birbirlerinin pazarlarında önemli bir rol oynamaya başladılar. Örneğin, Türkiye, Rusya'nın en büyük enerji tedarikçilerinden biri haline gelirken; Rus turistler, Türkiye'nin en önemli turizm kaynaklarından birini oluşturdu. Bu durum, iki ülke arasındaki ilişkilerin sadece politik değil aynı zamanda ekonomik boyutlar taşıdığını da gösteriyor. Hem Türk müteahhitleri Rusya’da büyük projelere imza atmakta, hem de Rus firmaları Türkiye'de çeşitli sektörlerde faaliyet göstermektedir. İşte bu durum, Türkiye-Rusya ilişkilerini yalnızca bir uluslararası ilişki boyutuyla sınırlı kalmaktan çıkarıyor; iki ülkenin de birbirine bağımlı hale geldiği bir yapıya dönüştürüyor.
Günümüzde ise Türkiye-Rusya ilişkileri, hem zorluklar hem de fırsatlarla dolu bir süreci işaret etmekte. Özellikle Suriye'deki iç savaş, iki ülkenin ilişkilerinde büyük bir sınav niteliği taşıdı. Her iki ülke de farklı taraflarda yer alsa da, yapılan diplomatik görüşmelerle bu sorunun üstesinden gelmeyi başardı. Suriye’deki çatışmalar, Türkiye'nin güvenlik endişeleri ile Rusya'nın bölgedeki etkisini artırma çabaları arasında ince bir denge kurularak yönetilmeye çalışılıyor. Bu da, iki ülke arasındaki eşine az rastlanır bir diplomasi örneği sunuyor.
Öte yandan, enerji alanındaki işbirlikleri, ilişkilerin en önemli ayaklarından biri olmaya devam ediyor. Türkiye’nin enerji bağımlılığı ve Rusya’nın geniş enerji kaynakları, iki ülkenin bu sektörde daha fazla işbirliği yapmasına olanak tanıyor. TANAP (Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı) projesi gibi büyük projeler, Türkiye'nin enerji güvenliğini artırırken, Rusya'nın da Avro-Asya pazarına girmesini sağlıyor.
Ancak geçen yıl yaşanan uluslararası gelişmeler, Türkiye-Rusya ilişkilerini de etkiliyor. Batı ile olan ilişkilerin gerginliği, her iki ülkenin dış politikalarını yeniden şekillendirirken, bu durumu avantaja çevirmek için diplomatik çabaları artırmaları gerektiğini gösteriyor. İki ülke, bu gibi durumlarda, karşılıklı çıkarlara dayanan bir yaklaşımla hareket ediyor. Bu da, her iki ülkenin de çeşitli bölgesel sorunlara dair ortak çözümler geliştirmelerine olanak tanıyor.
Özetle, Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkiler, 105 yıl boyunca her daim bir denge unsuru olarak kendini gösterdi. Geçmişten gelen zorluklar, günümüzün fırsatları ve tehditleri sayesinde, bu iki ülkenin birbirine olan bağı, çok yönlü gelişmelerle güçleniyor. Hem siyasi hem de ekonomik alanlarda sürdürülen işbirlikleri, iki ülke için gelecekte daha sağlam temellere dayanan ilişkilerin kapılarını aralıyor. Dolayısıyla, Türkiye-Rusya ilişkilerinin diplomatik tarihindeki 105 yıl, sadece bir başlangıç; gelecekte nelerin olacağı ise uluslararası arenadaki gelişmelere ve iki ülkenin atacağı adımlara bağlı olacaktır.